TAFSIR http://tafsirdergisi.com/index.php/tafsir <p> </p> <p> </p> <p> </p> tr-TR <p><strong>Telif Hakkı Bildirimi</strong></p> <p>Tafsir Dergisi'ne yayımlanması için değerlendirilmek üzere gönderilen yazılar, daha önce herhangi bir ortamda yayımlanmamış veya herhangi bir yayın ortamına yayımlanmak üzere gönderilmemiş olmalıdır. Tafsir dergisine makale gönderen yazar(lar) telif hakkı bildirim metnin kabul etmiş sayılır. </p> <p><strong>Telif Hakkı Bildirim Metni</strong></p> <p>Yazar(lar);</p> <ol> <li>a) Sunulan makalenin, yazar(lar)ın özgün çalışması olduğunu ve intihal yapmadıklarını,</li> <li>b) Tüm yazarların bu çalışmaya bireysel olarak katılmış olduklarını ve bu çalışma için her türlü sorumluluğu aldıklarını,</li> <li>c) Tüm yazarların sunulan makalenin son halini gördüklerini ve onayladıklarını,</li> </ol> <p> </p> <ol> <li>d) Makalenin başka bir yerde yayınlanmadığını veya yayınlanmak için sunulmadığını,</li> </ol> <p> </p> <ol> <li>e) Makalede bulunan metnin, şekillerin ve dokümanların diğer şahıslara ait olan telif haklarını ihlal etmediğini kabul ve taahhüt ederler.</li> </ol> <p>Yazarlar, Tafsir Dergisi'nde yayınlanan çalışmalarının telif hakkına sahiptirler ve çalışmaları <strong>Creative Commons Atıf-GayrıTicari 4.0 Uluslararası (CC BY-NC 4.0) </strong>olarak lisanslıdır. </p> zekikeskin1974@hotmail.com (Dr. Öğr. Üyesi Zeki Keskin) fatihozaktan@hotmail.com (Fatih Özaktan) Wed, 30 Nov 2022 15:30:36 +0000 OJS 3.3.0.7 http://blogs.law.harvard.edu/tech/rss 60 Kur’an’ın Çoğaltıldığı Nüsha http://tafsirdergisi.com/index.php/tafsir/article/view/27 <p>İlmi araştırmaların kanıksanmış bir takım bilgi ve kabullerden farklı sonuçlar sunmaları şaşkınlık uyandırmamalıdır. Pozitif bilimlerde geçmişte doğru kabul edilen nice buluş ve tespit vardır ki sonraki araştırma ve bulgular onları yanlışlamıştır. Aynı durum sosyal bilimlerde geçerli olduğu gibi özel olarak din bilimlerinde de geçerlidir. Öyle ki, Kur’an araştırmaları çerçevesinde <a href="http://www.sedid.com.tr">www.sedid.com.tr</a> domain adresinde tarafımızca kaleme alınan pek çok makale bunun bir göstergesidir. O halde din adına geçmişte yapılmış çalışmalarda ortaya konan bütün sonuçların nihai doğrular olduklarını söylemek olası değildir. Elbette yeni araştırmalar onların bazılarının yanlış ve tutarsız oldukları tespitini yapabilir. Bu bağlamda makale, Kur’an tarihine ilişkin yaygın bir kabulün tahliline odaklanmakta, uzun müddet tekrarlana gelen bir anlayışı da bu kapsamda ele almaktadır.</p> <p>Kur’an Tarihi eserleri Hz. Ebû Bekir (ö. 13/634) döneminde cemedilen Kur’an’ın, sırasıyla Hz. Ömer (ö. 23/644) ve Hz. Hafsa'ya (ö. 45/665 [?]) intikal ettiğini ve Hz. Osman (ö. 35/656) döneminde Kur’an istinsah edilirken bu nüshanın ona kaynaklık ettiğini yazarlar. Bu bilgi İslam’ın ilk dönem kaynaklarından Abdürrezzak’ın (ö. 211/826-27) <em>et-Tefsir</em>’i, Ebû Ubeyd’in (ö. 224/838) <em>Fezâilü’l-Kur’an</em>’ı ve Buhârî’nin (ö. 256/870) <em>es-Sahîh</em> isimli hadis kitabında Kur’an’ın toplanmasını haber veren rivayette anlatılmaktadır. Mezkûr kaynaklara dayalı olarak Diyanet İslam Ansiklopedisinde şöyle denmektedir: Böylece Kur’an yazılı malzeme ve ezber yardımıyla eksiksiz olarak toplanmış ve Hz. Ebû Bekir’e teslim edilmiştir. İki kapak arasındaki bu derlemeye “mushaf” adı verilmiş, bu kitap Ebû Bekir’den sonra Ömer’e, onun vefatı ile kızı ve aynı zamanda Resûlullah’ın eşi olan Hafsa’ya intikal etmiştir… Buhârî’nin Enes b. Mâlik’ten naklettiği rivayete göre Azerbaycan ve Ermenistan fethine katılan ordunun kumandanı Huzeyfe b. Yemân, Suriyeli ve Iraklı askerler arasındaki kıraat ihtilâfını görünce endişelendi; Halife Osman’ın yanına gelerek konuya bir çözüm bulmasını teklif etti. Muhtemelen başka şikâyet ve ihtilâfları da göz önünde bulunduran Osman, Hafsa’nın elindeki Ebû Bekir mushafını çoğaltarak belli başlı merkezlere göndermeye karar verdi.<a href="#_ftn1" name="_ftnref1">[1]</a></p> <p>Kur’an Tarihi adlı çalışmamızda Hz. Osman döneminde gerçekleşen Kur’an’ın istinsahı faaliyetinde ikinci bir nüsha olduğu tezini ileri sürmüş ve bunu İbnü’l-Hacer’in (ö. 852/1449) <em>Fethu’l-Bârî</em> isimli eserinde zikredilen bir rivayete dayandırmıştım. Prof. Dr. Celal Kırca tezin dayanağı olarak zikredilen kaynağın geç dönemlere ait olması nedeniyle iddiamızın zayıf olduğunu ve bu tezi geçerli kılacak daha eski kaynaklarda bu bilginin teyide muhtaç olduğunu dile getirdi. Yaptığımız araştırmalar sonucunda Kur’an’ın Hz. Ebû Bekir zamanında derlenmesi ve Hz. Osman döneminde istinsah edilmesi faaliyetlerinin tamamını birlikte ele alan Zeyd b. Sâbît’in (ö. 45/665 [?]) oğlu Hârice’den (ö. 100/718-19) nakledilen farklı bir rivayetin Taberî’nin (ö. 310/923) tefsiri ile onun çağdaşı Tahâvî’nin (ö. 321/933) <em>Şerhu Müşkili’l-Âsâr</em> isimli eserinde tespit ettik.</p> <p>İşte bu makalede İslam tarihi boyunca Hz. Osman zamanında çoğaltılan Kur’an’ın Hz. Ebû Bekir’in derlettiği ve sonuçta Hafsa’ya geçtiği söylenen nüshaya dayalı olduğu şeklindeki tarihi yanılgıya dikkat çekilecek ve gerçekte Hz. Ebû Bekir’in derletip de üçüncü devlet başkanı Hz. Osman’a intikal eden nüshadan ayrı olarak Hz. Ömer zamanında da yazılmış ayrı bir Kur’an nüshasının olduğu tezi işlenecektir.</p> <p>&nbsp;</p> <p><a href="#_ftnref1" name="_ftn1"></a>* Makalenin fikri ve bilimsel altyapısını oluşturmada tavsiyeleri nedeniyle Prof. Dr. Celal Kırca’ya, hadis nosyonu açısından yaptığı değerlendirmelerle de çalışmaya katkı yapan Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Tanrıverdi’ye teşekkürü bir borç bilirim.</p> <p>&nbsp;</p> <p>[1] Abdülhamit Birışık, <em>Kur’an (II Tarihi) DİA, Ankara, 2002, XXVI/417-422.</em></p> İsmail Aydın Telif Hakkı (c) 2022 CC-BY-NC 4.0 http://tafsirdergisi.com/index.php/tafsir/article/view/27 Wed, 30 Nov 2022 00:00:00 +0000 Bir Osmanlı Müfessiri Karamânî'nin İşârî Tefsire Bakışı http://tafsirdergisi.com/index.php/tafsir/article/view/31 <p>Ahmed b. Mahmûd el-Karamânî Osmanlı Devleti’nin siyaset, ekonomi, ilim ve kültür gibi pek çok alanda müreffeh olduğu Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaşamış bir âlimdir. İlminin yanı sıra takvası, mütevaziliği ve sûfî kişiliğiyle tanınan Karamânî’nin on bir ciltten oluşan <em>Tefsîru’l-Kur’ân</em> adında bir tefsiri bulunmaktadır. Eseri naklin yanında Arap dili, belâgat, hadis, tefsir, fıkıh ve kelam gibi temel İslam bilimleri alanında pek çok meseleyi içine aldığından dirayet ağırlıklı bir tefsirdir. Bunun yanı sıra tasavvufî yönüyle bilinen müellifin yer yer işârî tefsirden bahsettiği görülür. Tefsirde geçerliliği kabul edilen bir işârî tefsir âyetlerin zâhirî tefsiriyle çelişmemelidir. Öte yandan zâhirî bir tefsir akla hitap ederken işârî tefsir gönle hitap eder. Mutasavvıfların derin düşünmeleri sonucunda keşf ve ilham yoluyla âyetlere verdiği anlamlar manasına gelen işârî tefsirin temel amacı okuyucunun söz konusu âyetten ibret almasıdır. Nitekim Karamânî de bu amacı taşımaktadır. O gerekli gördüğü âyetlerin önce zâhirî tefsirine ardından da işârî tefsirine değinir. İşârî tefsirde kendi düşüncesi yanında meşhur mutasavvıfların veya âriflerin sözlerine başvurur. Bu makaledeki amaç Osmanlı müfessirlerinden Karamânî’nin <em>Tefsîru’l-Kur’ân </em>adlı eserinde âyetlere verdiği işârî anlamları tespit edip değerlendirmektir.</p> Sema Ünal Telif Hakkı (c) 2022 CC-BY-NC 4.0 http://tafsirdergisi.com/index.php/tafsir/article/view/31 Wed, 30 Nov 2022 00:00:00 +0000 Kur’an’da Âhiret İnancının Tesisi Bağlamında “Kellâ/كَلَّا” Edatının Geçtiği Âyetlerin İncelenmesi http://tafsirdergisi.com/index.php/tafsir/article/view/33 <p>Kur’an-ı Kerim, Allah’ın Peygamber(sav) aracılığıyla bizlere gönderdiği ilahi bir kitaptır. Bu ilahi kitabın muhatap olmak, büyük bir lütuf olduğu gibi aynı zamanda bizim için bir imtihan vesilesidir. Müslümanların, Allah’ın kelamını dikkate alma ve buna uygun davranma sorumlulukları vardır. İman sahibi herkes, Allah’ın kelamı olan Kur’an’ın, anlam ve lafız olarak fazla yahut eksik bırakılmamış olduğuna iman eder. Her bir sûre, her bir âyet ve her bir lafız yerli yerindedir ve olmazsa olmazdır. Bu hakikatten hareketle Kur’an’daki bu kusursuzluğun önemine binaen her bir kelimeye, yemine veya vurguya ayrı bir önemle bakmak gerekmektedir. Bu yönüyle ilahî kelâmın sahibi Allah’ın, mesajını muhataba ulaştırırken kullandığı ifadeler, yeminler, tekrarlar ve itiraz cümleleri gibi v.s. önem arz etmektedir. Bu bağlamda Kur’an-ı Kerim’de on beş Mekkî sûrenin otuz üç farklı yerinde geçmekte olan “kellâ/كَــلاَّ<strong>”</strong> edatının mâna itibariyle farklı yansımalarına temas edilecektir. Söz konusu edat Kur’an’da genelde tevhit ve âhiret inancınının tesisi bağlamında kullanılmaktadır. Bu makalede âhiret inancının tesisi özelinde Kur’an’daki “kellâ/كَــلاَّ<strong>”</strong> edatları değerlendirilecektir.</p> Ahmet Yürekli Telif Hakkı (c) 2022 CC-BY-NC 4.0 http://tafsirdergisi.com/index.php/tafsir/article/view/33 Wed, 30 Nov 2022 00:00:00 +0000 Ahzâb Sûresi 4-5 ve 37. Âyetler Bağlamında Evlatlık Kurumu http://tafsirdergisi.com/index.php/tafsir/article/view/35 <p> </p> <p> </p> <p>İnsanlık tarihiyle beraber dünya üzerinde yer alan aile kurumu, toplumlar için çok önemlidir. Ailelerin, sağlam ve düzgün olması toplumları da güçlü yapmaktadır. Aileyi aile yapan, yuvaları sıcak bir mekâna çeviren elbette ki ailenin bir parçası olan çocuklardır. Aileler, bazen dini, bazen sosyolojik bazen de psikolojik nedenlerden dolayı çocuk sahibi olmak istemektedirler. Fakat ne kadar çok istenirse istensin bazı aileler çocuk sahibi olamamaktadırlar. Çocuk sahibi olamayan aileler, bu eksiklerini gidermek için evlat edinme yöntemine başvurmaktadırlar. Bazen de çocuk sahibi olsalar dahi, aileler, farklı nedenlerden dolayı evlat edinme yolunu tercih etmektedirler. Dünya üzerinde yaşayan çeşitli milletler ve devletlerin, bazı farklılıklarla uygulamış oldukları evlat edinme, aileler ve toplumlarda birtakım sıkıntılara yol açmaktadır. Hz. Peygamber, Zeyd b. Hârise’yi cahiliye döneminde evlat edinmiş ve bu evlatlık İslâmın ilk yıllarında Ahzâb Sûresi 4-5 ve 37. âyetler gelinceye kadar devam etmiştir. Allah’u Teâlâ, ilk önce Ahzâb Sûresi’nde bulunan 4. ve 5. âyetlerle, insanların kendi sulbünden olmayan kişileri evlat edinmelerinin hiçbir geçerliliği olmadığını ve bu âyetlerle evlatlık kurumunu kaldırdığını peygamberi nezdinde tüm Müslümanlara bildirmiştir. Daha sonra aynı sûre içerisinde bulunan 37. âyetle, evlatlık kurumunun yol açtığı yanlış bir uygulama olan “evlatlığın boşadığı hanımıyla evlenilmez” kuralını kaldırmıştır. Biz de araştırmamızda, evlatlık kurumunun yol açtığı bu sorunları ele alarak, ilgili âyetler ışığında çözümlerini okuyucuya aktarmaya çalışacağız.</p> sariye Eryiğit Telif Hakkı (c) 2022 CC-BY-NC 4.0 http://tafsirdergisi.com/index.php/tafsir/article/view/35 Wed, 30 Nov 2022 00:00:00 +0000 Kitap İncelemesi Bilinen İlk “Kur’an Psikolojisi” Çalışması: Ziya Talat Çağıl / Çorum-İskilipli: Die Seelenehre des Korans: Mit Besonderer Berücksichtigung der Terminologie (Halle (Saale) Buchdruckerei Heinrich John, 1929) http://tafsirdergisi.com/index.php/tafsir/article/view/34 <p> </p> <p><em>Psikolojik tefsir</em>i, bağımsız çağdaş tefsir ekolü olarak sistemleştirme çalışmalarımda, modern anlamda Kur’an psikolojisi araştırmalarının başlangıç tarihi olarak Abdu’l-Vehhâb Hamûde’nin <em>el-Kur’ân ve İlmu’n-Nefs </em>eserini yayınladığı 1962 yılını esas almıştım. Tâ ki, Ziya Talat Çağıl’ın <em>Die Seelenehre des Korans </em>isimli doktora tezini görünceye kadar. Eseri inceledikten sonra modern “Kur’an psikolojisi” araştırmalarının tarihini 1928’e çekmeye karar verdim. Zira <em>Die Seelenehre des Korans </em>isimli doktora tezi muhtevasıyla ve sistematiğiyle Kur’an’daki psikoloji konularını inceleyen ilk Kur’an araştırması hüviyetini taşıyordu. Bu eser incelemesinde Ziya Talat Çağıl’ın hayatını ve ilmî kişiliğini yansıtacak bilgiler verilmiş, incelemeye konu olan eseri içerik olarak kısaca tanıtılmıştır. Eserin çağdaş Kur’an psikolojisi çalışmaları tarihindeki yeri ve önemi vurgulanmıştır.</p> <p> </p> Abdurrahman Kasapoğlu Telif Hakkı (c) 2022 CC-BY-NC 4.0 http://tafsirdergisi.com/index.php/tafsir/article/view/34 Wed, 30 Nov 2022 00:00:00 +0000 Muhammed Âbid Câbirî, Arap Aklının Oluşumu (Arap Aklının Eleştirisi 1) Çeviri İbrahim Akbaba http://tafsirdergisi.com/index.php/tafsir/article/view/37 <p>Çağdaş İslâm düşüncesinin önemli temsilcilerinden biri olan Muhammed Âbid Câbirî, Arap Rönesansı’nın ve fayda vermeyen tüm zihniyetlerin ancak akıl gücü, eski ve yeninin sentezi ve eleştirisi, gelenek ve kültürün incelenmesi, yeni bir yöntem ve rasyonaliteyle temizlenebileceğini ve geleceğin inşasının ancak bu şekille sağlanabileceğini eserlerinde -çekinmeden- korkusuzca ifade etmektedir. Ona göre, Arap ve İslâm felsefesindeki ve geleneğindeki bilgi anlayışlarının çözümlenmesi, eleştirilmesi, gereksiz ve faydasız tüm unsurların yok edilmesi, çağın ihtiyacına hizmet eden ürün ve eserlerin tespiti ve bunların yeniden hayata kazandırılması insanlık için elzemdir. Bu uğurda İslâm klasik akli gelenekleri-modern Batılı düşünce geleneği-sömürge sonrası Arap düşüncesinin rasyonel birleşimi, karışımı ve sentezi zaruri bir çabadır. Bu çabaya dair teorik ve pratik bilgileri, aşamaları, argümanları, yapısalcı çözüm önerilerini ve dahasını, tanıtımını yaptığımız <em>Arap Aklının Oluşumu</em> isimli eserinde tartışan müellifin görüşlerini ve bu görüşlere dair değerlendirmelerimizi sunmak çalışmamızın temel amacıdır.</p> AYŞE AYTEKİN Telif Hakkı (c) 2022 CC-BY-NC 4.0 http://tafsirdergisi.com/index.php/tafsir/article/view/37 Wed, 30 Nov 2022 00:00:00 +0000